Adil Yargılanma Hakkı
Adil Yargılanma Hakkı Nedir?
Adil yargılanma hakkı, bir kişinin hukuki süreçlerde tarafsız ve bağımsız mahkemeler tarafından, eşit ve hakkaniyete uygun şekilde yargılanmasını güvence altına alan temel bir insan hakkıdır.
Burada şu hususa özellikle dikkat çekmek gerekir ki; Adil Yargılanma hakkı Yargılama Hukukuna ilişkin temel bir insan hakkıdır.
Türkiye’de bu hak, 2001 yılında yapılan anayasa değişikliği ile açıkça anayasal bir ilke haline getirilmiştir.
03/10/2001 tarihli ve 4709 sayılı Kanunun 14. Maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 36. Maddesine “Adil Yargılanma Hakkı” ibaresi eklenmiştir. Maddenin son hali “Hak Arama Hürriyeti” Başlıklı 36. Maddede:
MADDE 36- Herkes, meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.
Şeklinde düzenlenmiştir.
Her ne kadar Adil Yargılanma Hakkı Anayasa’mıza 2001 yılında eklenmiş ise de Türkiye, Adil Yargılanma Hakkı’na ilişkin düzenlemelerin temelini oluşturan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini 1950 de imzalamış, 1954’te onaylamış, 1987 yılında Bireysel Başvuru hakkını ve 1990 yılında ise Zorunlu Yargı Yetkisini kabul etmiştir.
Buradan çıkan sonuç Adil Yargılanma Hakkı’nın temel çerçevesi ve içeriği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile belirlenmiştir.
Adil Yargılanma hakkının ceza usulü yani ceza yargılama hukukuna ilişkin olduğunu belirtmiştik. Şimdi Adil Yargılanma hakkının kapsamı, mahiyeti, asgari unsurlarını yakından inceleyelim.
Adil Yargılanma Hakkının Kapsamı
Adil yargılanma hakkı, bir kişinin hukuki süreçlerde eşit, şeffaf ve tarafsız bir şekilde yargılanmasını garanti eden temel bir insan hakkıdır. Temelini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. Maddesinden alan bu hakkın temel unsurları şunlardır:
1-Masumiyet (Suçsuzluk) Karinesi
- Bir kişi, hukuka uygun bir şekilde yapılacak yargılama sonucu suçlu olduğu ispatlanana kadar masum kabul edilir. Yani, hakkında mahkumiyetine dair kesinleşmiş bir mahkeme kararı olmadan kimse suçlu ilan edilemez.
- Üstelik masumiyet karinesi sadece yargılama mercileri açısından değil aynı zamanda tüm kurum ve kuruluşların dikkate almakla yükümlü olduğu bir ilkedir.
2-Herkes Aşağıdaki Asgari Haklara Sahiptir.
Suç isnat edilen, suç işlediği iddia edilen herkes, adil yargılanma sürecinde aşağıdaki temel haklara sahiptir:
a) Suçlama Hakkında Bilgilendirilme:
Hakkında suç şüphesi bulunan kişiye, kendisine yöneltilen suçlamaların ne olduğu ve neden suçlandığı açık ve anlaşılır bir dille, en kısa sürede bildirilmelidir.
b) Savunma Hazırlama Hakkı:
Suç isnat edilen kişiye, savunmasını hazırlayabilmesi için yeterli zaman ve yeterli imkan sağlanmalıdır.
c) Hukuki Yardım Alma Hakkı:
Kişi, savunmasını bizzat yapabileceği gibi, kendi seçeceği bir avukat tarafından da temsil edilebilir.
Eğer kişinin bir avukat tutacak maddi gücü yoksa, mahkeme tarafından, adil yargılanmanın gerektirdiği durumlarda, kendisine ücretsiz müdafii sağlanmalıdır.
d) Tanık Dinletme ve Sorgulama Hakkı:
Suçlanan kişi, aleyhine tanıklık yapan kişileri sorgulama veya sorgulatma hakkına sahiptir.
Ayrıca, kendi lehine olan tanıkların da mahkemeye getirilmesini ve ifade vermesini talep edebilir.
e) Tercüman Yardımı Alma Hakkı:
Eğer kişi mahkemede kullanılan dili bilmiyor ya da anlayamıyorsa, kendisine ücretsiz bir tercüman sağlanmalıdır.
Bu haklar, adil bir yargılama sürecinin olmazsa olmaz unsurlarıdır ancak en asgari haklardır. Bir hukuk devletinde istisnasız herkese bu hakların tanınması zorunlu olup, bu unsurların yanında ilave önlemlerin de alınması gerekecektir. Örneğin adil bir yargılama açısından bağımsız ve tarafsız bir hakim ya da heyet tarafından yargılanmak, hukuka aykırı delillerin yasaklanması vb.
Adil Yargılanma Nasıl Sağlanır?
Adil yargılanma hakkının korunması için hukuki süreçlerin tarafsız, eşit ve şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerekir. Bu hakkın güvencesi, hukuk devleti ilkesine dayalı yargılama sistemleri ile sağlanır. Adil yargılanmayı güvence altına alan başlıca unsurlar şunlardır:
1-Hukuka Aykırı Delillerin Kullanımının Yasaklanması
Adil bir yargılama sürecinde en önemli kurallardan biri, hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin mahkemelerde kullanılamamasıdır.
Zehirli ağacın meyvesi zehirlidir. Eğer bir yargılamada deliller usule aykırı toplanmış ise, deliller ne yaparsanız yapın usulsüz olacaktır. Yasak deliller dediğimiz bu delillere dayanılarak yapılacak yargılama da adil bir yargılama olmayacaktır.
Geçmişte bazı hukuk sistemlerinde, hukuka aykırı deliller kullanılarak hüküm verilse bile bu delilleri elde eden kişiler cezalandırılıyordu. Ancak modern hukuk anlayışı, bu yaklaşımı terk etmiş ve hukuka aykırı delillerin yargılama sürecinde tamamen dışlanmasını benimsemiştir.
Esasen Türkiye, bu konuda önemli bir adım atarak 1992 yılında hukuka aykırı delillerin mahkemelerde kullanılmasını yasaklamış ve bu ilkeyi yasalarına dahil etmiştir. (18/11/1992 tarih ve 3842 sayılı kanun)
2001 yılında yapılan anayasa değişikliği ile bu yasak anayasal bir güvence altına alınmış ve Anayasa’nın 38. maddesine eklenen hükümle ( Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez.) kesinlik kazanmıştır.
Makul Sürede Yargılama Hakkı
Bir kişinin yargılama sürecinin gereğinden fazla uzatılması, adil yargılanma hakkını ihlal eder.
“Adaletin en kötüsü geç tecelli edenidir. Sonunda hüküm İsabetli olsa da geciken adalet zulümdür”
Orhan Gazi
Mahkemeler, davaları “makul” bir süre içinde sonuçlandırmalı, böylece kişinin suçlu olup olmadığı en kısa sürede belirlenmelidir.
Bu ilke, hem adaletin sağlanması hem de bireyin belirsizlik içinde bırakılmaması açısından büyük önem taşır.
Kararlara Karşı Başvuru Hakkı (Kanun Yolları)
Adil bir yargılama sisteminde, ilk derece mahkemelerinin verdiği kararların üst mahkemeler tarafından gözden geçirilmesi, denetlenebilir olması (temyiz veya istinaf gibi süreçler) zorunludur.
Yargılama her ne kadar sisteme bağlanmış olan bir süreç olsa da, yargılamayı gerçekleştiren kişiler insandır. İnsanın hatalı ya da eksik kararların verilebileceği öngörüldüğünden kararların bir denetimden geçerek düzeltilme olanağının olması gerekir.
Sonuç olarak, usul esastan önce gelir ilkesi uyarınca bir yargılama sonucunda verilecek hüküm kadar (belki de daha öncelikli ve önemli) adil yargılanma hakkının uygulanıp uygulanmadığı önemlidir.
Adil yargılanma hakkının tam anlamıyla sağlanabilmesi için hukuka aykırı delillerin yasaklanması, yargılamanın makul sürede tamamlanması ve kararların üst mahkemelerde incelenmesi gibi temel güvenceler tam olarak işlerlik kazanmalıdır.