Tehdit Suçu: TCK. Madde 106
Tehdit suçu, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yahut da mal varlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle korkutmak veya onu bir şeyi yapmaya zorlamak amacıyla aslında bir suçtur.
Tehdit suçu, toplumun huzur ve güven ortamının ölçülerine neden olan ciddi bir suçtur. Tehdit suçu kişileri, korku, endişe ve stres gibi olumsuz duygular yaşanması sevk eden ve kişilerin yaşamlarını olumsuz yönde etkileyen bir suç türüdür.
Bu yazıda, tehdit suçunun unsurları, cezası, nitelikli halleri, suçun özel görünümü, suçun ispat yolları, korunma yolları ve koruma önlemleri hakkında bilgi verilecektir.
Yazı, tehdit suçunun hukuki yönlerine odaklanacaktır. Tehdit suçu mağdurlarının, bu suça maruz kalmaları halinde yapmaları gerekenler konusunda yol gösterici bilgiler verilecektir.
Tehdit Suçu Nedir?
Tehdit, bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit etmektir. Tehdit suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 106. maddesinde düzenlenmiştir.
Tehdit suçu, bireylerin huzurunu bozmakta, konforunu, bilincini ve irade özgürlüğünü ihlal etmektedir. Kişi yapma ya da yapmama konusundaki irade özgürlüğünü kaybetme tehlikesine düşmemektedir.
Tehdit suçunun oluşabilmesi için mutlaka mağdurda korku yaratması gerekmemektedir. Herkes kendisine özgü nitelikler taşıdığından tehdit ile aynı derecede korkması beklenemez. İşte bu nedenle Tehdit içeren eyleminin sadece mağdur açısından değil, objektif olarak ciddi bir korku oluşturmaya elverişli, yeterli ve uygun olması gerekir. Bu nedenle tehdit suçunda mağdurun korkup korkmadığı hususu araştırılmaz.
Tehdit Suçu Yasal Düzenleme: TCK. 106. Maddesi
Tehdit suçuna ilişkin yasal düzenleme 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu‘nda düzenlenmiştir. Buna göre;
Tehdit Suçu Madde Gerekçesi:
Türk Ceza Kanunu’nun Tehdit Başlıklı 106. maddesinin gerekçesi:
MADDE 106 – Maddeyle, “tehdit” bizatihi suç hâline getirilmiş bulunmaktadır. Bilindiği üzere tehdit diğer bazı suçlarda ayrıca unsur olarak öngörülmüştür. Burada tehdidin koruduğu hukukî değer, kişilerin huzur ve sükunudur; böylece kişilerde bir güvensizlik duygusunun meydana gelmesi engellenmektedir. Bu nedenle, söz konusu madde ile insanın kendisine özgü sulh ve sükununa karşı işlenen saldırılar cezalandırılmış olmaktadır. Fakat, tehdidin bu maddeyle korumak istediği esas değer, kişinin karar verme ve hareket etme hürriyetidir.
Tehdit, çoğu zaman başka bir suçun unsurunu oluşturmaktadır. Ancak, bu suç tanımında, tehdidin kendisi bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu bakımdan tehdit suçu, genel ve tamamlayıcı bir suçtur.
Tehdit hâlinde, gerçekleşmesi failin isteğinin yerine getirilmemesi kaydına bağlı bir tecavüz, kötülük mağdura bildirilmektedir. Tehdidin konusunu, kişinin hayatının veya vücut bütünlüğünün tehlikeye maruz bırakılacağının, suç teşkil eden belli bir fiilin işleneceğinin, genel olarak kuvvet kullanılacağının veya herhangi bir kötülüğün, haksızlığın gerçekleştirileceğinin bildirilmesi oluşturmaktadır.
Tehdidin özelliği, kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğinin, tehdit edenin iradesine bağlı olmasıdır. Tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi, gerçekten veya en azından görünüş itibarıyla failin takdirine bağlıdır. Fakat bu, kötülüğün mutlaka tehdit eden tarafından gerçekleştirileceği anlamına gelmez; bir üçüncü kişi vasıtasıyla bu kötülüğün gerçekleştirileceğinin bildirilmesi ile de, tehditte bulunulabilir.
Suçun oluşması bakımından tehdit konusu kötülüğün gerçekleşip gerçekleşmemesi, önemli değildir. Tehdidin objektif olarak ciddî bir mahiyet arzetmesi gerekir. Yani, istenilenin yerine getirilmemesi hâlinde tehdit konusu kötülüğün gerçekleşeceği ihtimali objektif olarak mevcut olmalıdır. Sarfedilen sözler, gerçekleştirilen davranış muhatap alınan kişi üzerinde ciddî bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse, tehdidin oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının muhatabı üzerinde ciddî şekilde korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içerip içermediğinin her somut olayda araştırılması gerekir. Objektif olarak ciddî bir mahiyet arzeden tehdidin somut olayda muhatabı üzerinde etkili olması şart değildir. Kişi, fail, objektif olarak ciddî bir mahiyet arzeden söz ve davranışlarla mağduru tehdit etmek istemiş olmasına rağmen; mağdur, bu söz
ve davranışları ciddiye almamış olabilir. Bu durumda tehdit yine gerçekleşmiştir. Tehdidin gerçekleşip gerçekleşmemesi, muhatabı üzerinde etkili olup olmamasına bağlı tutulmamalıdır. Failin de kendisinin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkân ve iktidara sahip olduğu kanaatini karşı tarafta uyandırdığını bilmesi gerekir. Mağdurda bu kanaat uyandırıldıktan sonra, failin tehdit konusu tecavüzü gerçekleştirebilecek imkan ve iktidara gerçekte sahip olmamasının bir önemi yoktur.
Mağdur tehdit konusu tecavüzün ciddî olduğuna hile kullanılmak suretiyle inandırılmış olabilir. Fakat, batıl inançlara dayanılarak bir kötülüğe maruz bırakılabileceği beyanıyla, bir kimse tehdit edilmiş olmaz.
Tehdit konusu kötülük, mağdura değil de, bir üçüncü şahsa yönelik olabilir. Ancak, bu durumda mağdur ile üçüncü kişi arasında belli bir akrabalık, yakınlık ilişkisi mevcut olmalıdır.
Tehdit hâlinde kişi, tehdit konusu tecavüzün ileride vuku bulacağı beyanıyla korkutularak, belli bir davranışta bulunmaya zorlanmaktadır, mecbur edilmektedir.
Maddenin birinci fıkrasında yapılan tanımda, tehdidin yöneldiği hukukî değere göre bir ayırım yapılmıştır. Buna göre, tehdidin, mağdurun kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle yapılması, söz konusu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Buna karşılık, tehdidin, mağduru malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle yapılması ise, suçun temel şekline göre daha az cezayı gerektirmektedir. Ayrıca, bu suçtan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılması, mağdurun şikâyetine bağlı kılınmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında tehdidin daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri gösterilmiştir. Bu hâller, tehdidin kapsadığı korkutma gücünün ciddîliği ve yoğunluğu hususunda mağdurda ciddî kaygılar meydana getirmeye elverişli durumlardır. Tehdit silâhla icra olunursa bunun ciddîliği hususunda bir korkunun meydana gelmesi çok daha kolay olur. Aynı suretle kendisini tanınmayacak bir hâle getiren kişinin veya bir kaç kişinin birlikte olarak tehdit icra etmeleri hâlinde meydana gelen korku çok yoğun olur.
İmzasız bir mektup veya özel işaretler kullanarak bir kişinin tehdit edilmesi hâlinde de meydana gelen korku bakımından bir duraksama meydana gelmez. Söz gelimi bir kimseye gönderilmiş olan imzasız mektup kişinin kendisini savunma olanağını gidereceğinden ağır tehdidi oluşturacaktır. Yine bir kimseye karşı gönderilmiş olan mektuplarda ucundan kan damlayan bıçak resimlerinin yapılması yani böylece özel işaret kullanılması korkuyu yoğunlaştırabilir.
Gizli veya açık, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları tehdit gücünün de, kişileri paniğe kapılacak surette korkutabilmesi dolayısıyla, suçun nitelikli hâli olarak sayılması uygun görülmüştür.
Maddenin üçüncü fıkrasında, tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mala zarar verme suçunun işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı cezaya hükmedileceği belirtilmiştir. Kişi tehdidinin ciddiliğini vurgulamak için, bir başkasını öldürmüş veya yaralamış ya da malına zarar vermiş olabilir. Bu gibi durumlarda gerçek içtima hükümleri uygulanarak ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmedilmelidir.
Tehdit Suçuna İlişkin Temel Bilgiler
Tehdit suçu, bir kişinin temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden ciddi bir suçtur. Tehdit suçun mağduru olan kişiler, korku, endişe ve stres gibi olumsuz duygular yaşayabilirler. Ayrıca, tehdit suçu, kişilerin günlük yaşamlarını olumsuz yönde etkileyebilir.
Tehdit, toplumun ve huzurunu sağlama amacı güden yasalarımızda özel bir yere sahiptir. Bu konuda yapılan düzenlemelerle, tehdit sadece başka suçların bir unsuru olarak değil, kendi başına da bir suç olarak kabul edilmiştir. Peki neden böyle bir adım atılmıştır?
İlk olarak, tehdidin korunmasını amaçladığı temel değer, kişilerin özgürlüğü ve karar verme hakkıdır. Yani, bir kişiye gerçekleştirilen tehdit, yalnızca huzur ve sükunu değil, kendi yaşamının kontrolü bağlamında irade ve bilinç özgürlüğünü ihlal etmektedir. Daha basit bir ifadeyle bir şeyi yapmak istemediğiniz halde yapmaya, yapmak istediğiniz bir şeyi de yapmamaya zorlanmaktasınız. İradenizin aksi bir şey istenmekte ve bu eylemi gerçekleştirmediğinizde gelecekte size, yakınlarınıza ya da malvarlığınıza bir kötülük, zarar yapılacağı ifade edilerek failin istediği bir eyleme zorlanmaktasınız.
İşte bu nedenle, tehdit bağımsız bir suç olarak ayrıca Türk Ceza Kanunu’muzda yaptırıma bağlanmıştır.
Kanun maddesinin lafzına baktığımızda tehdit suçunun konusu bakımından ikili bir ayırıma tabi tutulduğunu görmekteyiz.
- Kişinin kendisinin veya yakınının hayat, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelmiş tehditler.
- Malvarlığı ve başka türlü değerlere yönelmiş tehditler.
Tehdit suçunun işlenmesi için muhakkak fail tarafından sözlü bir beyan gerekmez. “Serbest hareketli” suçlardan olduğu için Tehdit içerikli hareket yazı sembol, resim, işaret, el kol hareketi veyahut başka türlü davranışla gerçekleştirilebilir.
Tehdit suçunun oluşabilmesi için “objektif olarak” ciddi bir mahiyet arz etmesi gerekir. Yani sarf edilen sözler, gerçekleştirilen davranış mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratma açısından sonuç almaya elverişli, yeterli ve uygun değilse tehdit suçunun oluştuğu ileri sürülemez. Failin söz ve davranışlarının mağdur üzerinde “objektif olarak” korku ve endişe yaratacak uygunluk ve yeterlilik içermesi gerekir.
Yine tehdit suçu açısından failin söz ve hareketlerinin objektif olarak ciddi mahiyet barındırması gerektiğinden batıl inançlara dayanılarak bir kötülüğe maruz bırakabileceği beyanıyla bir kimse tehdit edilmiş olmaz. Örneğin “sana büyü yaparım”, “seni lanetlerim” vs.
Yine tehdit konusu mağdurun bizzat kendisine değil de üçüncü bir kişiye yöneltilmiş olabilir. Ancak burada suçun oluşabilmesi için üçüncü kişinin mağdurun akrabası ve yakını olması aranır.
Bazen tehdit beyanı mağdurun bulunduğu ortamda olmayabilir. Buna “gıyapta tehdit” demekteyiz. Mağdurun bulunmadığı bir ortamda sarf edilen sözlerin tehdit olarak nitelendirilebilmesi için failde bu beyanını mağdura iletme kastının olması gerekir. Uygulamada “irsal kastı” denilen bu kasıtta fail tehdidin mağdura ulaşmasını amaçlamaktadır. Eğer failde bu kasıt yok ise tehdit suçu oluşmayacaktır. Örneğin mağdura iletme iradesi olmadan, failin bir arkadaşına “onu öldüreceğim” demiş olması bir tehdit değildir. Çünkü amacı mağdura iletme değildir.
Kanun lafzında geçen sair tehdidat kavramına Yargıtay uygulamasından örnek vermek gerekirse “erkeksen çık dışarı”, “size bunun hesabını sorarım”, “sizinle hesaplaşacağız” şeklindeki tehditlerde doğrudan malvarlığı, vücut, hayat ve cinsel bütünlüğe yönelik bir tehdit bulunmamakla beraber mağdurda meydana getirdiği korku ve endişe itibariyle tehdit olarak kabul edilmektedir.
Tehdit Suçunun Nitelikli Halleri:
Türk Ceza Kanunu’n 106. Maddesinin ikinci fıkrasında yer alan nitelikli hallerde tehdidin mağduru korkutma gücü, tehdidin ciddiyeti ve yoğunluğu arttığından mağdurun iç huzuru ve sükunu ciddi şekilde etkilenmektedir. Bu itibarla nitelikli haller söz konusu olduğunda verilecek cezada arttırım yoluna gidilecektir.
Bu nitelikli halleri inceleyecek olursak:
1-Tehdit suçunun Silahla İşlenmesi (Silahla Tehdit):
Silah kavramı Türk Ceza Kanunu’nun 6. Maddesinde tanımlanmıştır.
f) Silah deyiminden;
- Ateşli silahlar,
- Patlayıcı maddeler,
- Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,
- Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,
- Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler,
… anlaşılır.
Burada dikkat edilmesi gereken silahın mağdura yöneltilmesi gerekmez. Mağdurun görebileceği şekilde silahın teşhir edilmesi yeterlidir. Yine silahın dolu ya da boş olması, ya da gerçeğinin benzeri bir oyuncak olmasının da bir önemi yoktur. Önemli olan silahın mağduru korkutmaya elverişli olmasıdır.
2- Tehdit suçunun kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması, imzasız bir mektupla işlenmesi, özel işaretlerle işlenmesi,
Maske takmak, ses tonu değiştiren programlar ile telefon araması ya da ses kaydı gönderilmesi halleri nitelikli tehdit suçunu oluşturmaktadır.
3- Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi,
4- Suçun var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi, burada failin gerçekte örgüt üyesi olması gerekmez. Gerçekte böyle bir örgüt bulunmayabilir.
Sayılan bu nitelikli hallerde faile verilecek ceza cezanın temel şeklinden farklı olarak arttırılmıştır.
Dikkat edilirse nitelikli hallerin bir kısmında mağdurda oluşturacağı korku ve endişenin yoğunluğu artmaktadır. İmzasız mektup ya da kendisini tanınmayacak hale getirme durumlarında ise failin teşhisi zorlaşmakta bu nedenle mağdurdaki iç huzur ve sükun ciddi mahiyette yerini korku ve endişeye bırakmaktadır.
Tehdit Suçunun Kadına Karşı İşlenmesi:
27 Mayıs 2022 tarih ve 31848 sayılı Resmi Gazete‘de yayımlanarak yürürlüğe giren 7406 sayılı kanun ile Tehdit suçuna ilişkin bazı değişiklikler olmuştur.
7406 sayılı kanunun 6. maddesinde
MADDE 6- 5237 sayılı Kanunun 106 ncı maddesinin birinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümle eklenmiştir.
“Bu suçun kadına karşı işlenmesi hâlinde cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz.”
hükmüne yer verilmiştir.
Suçun temel şeklinde ceza olarak “…altı aydan iki yıla kadar..” hapis cezası öngörülmüş olup, verilecek cezanın taban sınırı 6 ay iken, Tehdit suçunun kadına karşı işlenmesi halinde 9 aydan aşağı olamayacaktır.
Böyle bir değişikliğe gidilmesinin sebebi, yaratılışı itibariyle erkeklere nazaran daha naif ve korunaksız olan kadına karşı yapılan tehdit eyleminin kadında meydana getireceği olumsuzlukların daha fazla olacağı için kadınları korumak ve onların ruh dinginliğini sağlamak adına cezanın alt sınırı yükseltilmiştir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus, kanunun yürürlüğe girdiği tarih olan 27 Mayıs 2022 tarihinden sonra işlenen suçlar bakımından bu maddenin geçerli olacağı, 27 Mayıs 2022 tarihinden önce işlenen suçlarda böyle bir artışın söz konusu olmayacağıdır.
Tehdit Suçunun Sağlık Personeline Karşı İşlenmesi:
3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu‘nda yapılan değişiklikler ile Tehdit Suçunun sırf görevi sebebiyle sağlık personeline karşı işlenmesi halinde verilecek cezanın yarı oranında arttırılacağı, bu suçları işleyen kişiler hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesinde düzenlenen “Cezanın Ertelenmesi” hükümlerinin uygulanmayacağı hükme bağlanmıştır.
3359 Sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu
Ek Madde 12 – (Ek: 2/1/2014-6514/47 md.)
(Mülga birinci fıkra:12/5/2022-7406/13 md.)
(Ek fıkra:15/4/2020-7243/28 md.) Kamu veya özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan sağlık personeli ile yardımcı sağlık personeline karşı görevleri sebebiyle işlenen 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan kasten yaralama (madde 86), tehdit (madde 106), hakaret (madde 125) ve görevi yaptırmamak için direnme (madde 265) suçlarında;
a) İlgili maddelere göre tayin edilecek cezalar yarı oranında artırılır.
b) Türk Ceza Kanununun 51 inci maddesinde düzenlenen hapis cezasının ertelenmesi hükümleri uygulanmaz.
Özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personel, bu görevleriyle bağlantılı olarak kendilerine karşı işlenen suçlar bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun uygulanmasında kamu görevlisi sayılır.
(Ek fıkra:15/11/2018-7151/21 md.) Sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlardan şüpheli olanlar, kolluk görevlilerince yakalanır ve gerekli işlemleri yapılarak Cumhuriyet başsavcılığına sevk edilir. Cumhuriyet savcısı adli işlemleri tekemmül ettirir. Bu suçların soruşturmasında, kolluk tarafından müşteki, mağdur veya tanık olan sağlık personelinin ifadeleri işyerlerinde alınır. Bu fıkra hükmü, özel sağlık kurum ve kuruluşlarında görev yapan personele karşı görevleri sebebiyle kasten işlenen suçlar hakkında da uygulanır.
Tehdit Suçuna Teşebbüs Mümkün Müdür?
Kural olarak tehdit suçu sırf hareket suçlarıdır. Yani hareketin gerçekleşmesi ile suç oluşur.
Ancak imzasız mektupla tehdit suçunda mektubun hazırlanması yetmeyip mağdura ulaşması, mağdur tarafından okunması gerektiğinden bu aşama gerçekleşmeden mektubun tespit edilmesi halinde teşebbüsün varlığından söz edilebilir.
Tehdit Suçuna İştirak Mümkün Müdür?
Tehdit suçunda her türlü iştirak (azmettirme, yardım etme vs.) mümkündür. Zaten Tehdit suçunun nitelikli halleri sayılırken tehdit suçunun birden fazla kişi ile birlikte işlenmesi halinde nitelikli tehdit olarak kabul edilmiştir.
Tehdit Suçu Hangi Mahkemede Görülür? (Görevli Mahkeme)
Tehdit suçuna ilişkin ceza davaları Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülür. Daha önce Sulh Ceza Mahkemeleri bulunmakta iken 6545 sayılı kanun ile Sulh Ceza Mahkemeleri kaldırılmıştır.
Tehdit Suçunun Cezası:
- Tehdit suçunun mağdurun kendisinin veya mağdurun yakınının hayat, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelmiş olması halinde altı aydan bir yıla kadar hapis cezası
- Malvarlığı ve başka türlü değerlere yönelmiş tehditler söz konusu olduğunda verilecek ceza bir aydan altı aya kadar hapis veya adli para cezasıdır. Burada hapis ve adli para cezası seçimlik olarak düzenlenmiştir.
- Tehdit suçunun Silahla, Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, Birden fazla kişi tarafından birlikte, Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, işlenmesi halinde, sanık hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.
Tehdit Suçunda Şikayet:
Tehdit suçu kural olarak takibi şikayete tabi suçlardan değildir. Yani re’sen (kendiliğinden) soruşturma ve kovuşturma yürütülür. Bu durumda, şikayetten vazgeçme halinde dava düşmemektedir.
Kural bu olmakla beraber Türk Ceza Kanunu’n 106/1. Maddesinin ikinci cümlesinde düzenlenen malvarlığına yönelik ve sair tehdidat durumlarında Tehdit Suçunun soruşturulması mağdurun şikayetine tabidir. Şikayet yokluğu halinde soruşturma açılmaz, şikayetten vazgeçme halinde soruşturma ve kovuşturmaya devam edilmez.
Tehdit Suçu Karşısında Yapılması Gerekenler
1- Sakin olun: Öncelikle sakin olmalısınız. Paniğe kapılarak bir sonuca ulaşamazsınız. Zaten tehdit eylemi gerçekleştiren kişinin amacı sizin dinginliğinizi ve sakinliğinizi bozarak dilediği şeyi yaptırmaktır. Tehdit eyleminin amacına ulaşmasına sakinleşerek izin vermeyin.
2- Polise veya Savcılığa başvurarak durumu anlatınız.
3- Tehdit eylemini gerçekleştiren kişiye karşı şikayetçi olun. Bu şekilde tehdit eylemi gerçekleştiren kişinin gelecekte de size ya da başkasına karşı tehdit eylemi gerçekleştirmenin önüne geçmiş olacaksınız.
4- Delillerinizi toparlayın. Eğer var ise tehdit olayına ilişkin ses kaydı, video kaydı, fotoğraf, mektup, tanık vs. tüm delillerinizi toparlayın şüpheliden şikayetçi olmak için başvurduğunuzda bu delillerinizi savcılığa ya da kolluğa teslim edin veya bildirin.
5- Ceza Avukatı ile görüşün : Ceza avukatı uzmanlığı gereği bu olaylarda başvuracağınız yegane profesyoneldir. Bu nedenle ceza avukatı ile görüşerek nasıl bir yol alacağınızı belirlemeli gerektiğinde kolluğa ya da Cumhuriyet Savcılığına beraber müracaat etmelisiniz.
Tehdit Suçuna Karşı Korunma Yolları
Tehdit suçuna karşı, aşağıdaki koruma yolları kullanılabilir:
-
Şikayetçi olmak: Mağdur, tehdit suçu nedeniyle şikayetçi olarak, failin cezalandırılmasını sağlayabilir.
-
Polise veya savcılığa haber vermek: Mağdur, tehdit suçu nedeniyle polise veya savcılığa haber vererek, gerekli işlemlerin yapılmasını talep edebilir.
-
Tehdit olayını belgelemek: Mağdur, tehdit olayını belgeleyerek, suçun ispatını kolaylaştırabilir. Örneğin, tehdit olayının ses kaydını almak veya tehdit olayına ilişkin tanık ifadeleri almak faydalı olabilir.
-
Hukuksal yardım almak: Mağdur, hukuksal yardım alarak, hak ve çıkarlarını daha iyi koruyabilir. Bu nedenle mutlaka bir ceza avukatından hukuki yardım isteyiniz. Süreci beraber yürütmelisiniz.
Tehdit Suçuna İlişkin Yargıtay Kararları
Silahla Tehdit – Gıyapta Tehdit – Yoklukta (Gıyapta) Silahla Tehdit
4. Ceza Dairesi 2013/35561 E. , 2016/2036 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Tehdit, konut dokunulmazlığını ihlal
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1)Tehdit suçunun nitelikli hali olan silahla tehdidin kabulü için; silahın, tehdit suçunda bizzat mağdura yönelik olarak görüp hissedebileceği ve mağdurun üzerindeki etkisini artıracak biçimde teşhiri veya kullanılmasının yanında, mağdurun evi, arabası gibi daimi kullanımında olan eşyalarında hasar, iz, emare gibi belirtiler oluşturacak ve bu suretle tehdidin mağdurun üzerinde meydana getirdiği korkunun etkisini artıracak tarzda kullanılması gerekir. Bu nedenle, mağdurun yokluğunda gerçekleşen tehdit eyleminde, salt silah teşhir edilmiş olması, suçun nitelikli halinin oluşumu için yeterli sayılamayacaktır.
Mahkemece sanığın, mağduru yokluğunda silahla tehdit ettiğinin kabul edilmesi karşısında, eyleminin TCK’nın 106/1. maddesinin 1. cümlesinde tanımlanan mağdurun hayatına yönelik bir saldırı gerçekleştirme niteliğinde olduğu gözetilmeden, suçun vasfında yanılgıya düşülerek, TCK’nın 106/2-a maddesinde düzenlenen silahla tehdit suçundan hüküm kurulması,
2)Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının uygulanması zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/02/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞIOY:
Sanığın, amcasına kızarak geceleyin evinin bahçesine girdikten sonra kurusıkı silahını çıkartıp mağdurun nerede olduğunu sorduktan sonra onu öldüreceğini söyleyerek gıyabında tehdit etmesi nedeniyle TCK’nın 106/2-a. maddesi uyarınca mahkumiyete hükmedilmiştir.
Mahkemenin tehdit suçuna ilişkin hükmü Dairemizce, silahın, mağdurun evinde arabasında veya eşyalarında iz ve emare gibi belirtiler oluşturacak tarzda kullanılmamış olması nedeniyle yoklukta silahla tehdit suçunun oluşmayacağı ve eylemin TCK’nın 106/1. maddesinde öngörülen temel tehdit suçunu oluşturacağı kanaatiyle bozulmuştur.
Bu noktada değerlendirilmesi gereken husus sanığın eyleminin 5237 sayılı T.C.K.’nın 106/2-a maddesi kapsamında kalıp kalmadığıdır. Kanun koyucunun tehdit suçunun silahla işlenmesini nitelikli hal saymasındaki amaç silahla tehdidin, kişinin iç dünyasında oluşturduğu korku kaygı ve tedirginliğin silahsız eyleme göre daha yoğun olmasına dayanmaktadır. Yoklukta tehdit eyleminde mağdur silahı bizzat görmemekte ise de, tehdit eyleminin, kişinin yokluğunda, ona iletilmek üzere ya da iletileceğini bilerek eylemin işlenebileceği de kabul edilmektedir. Bir kimsenin yokluğunda tehdit edilmesi halinde, tehditin gerçekleştirilmesi sırasındaki araç ve hareket biçimi de mağdur kişiye aynen aktarılıp iletileceğinden, silahın tehdit eyleminde araç olarak kullanıldığı sırada muhatabın orada bulunmaması, suçun vasfını değiştirmeyecektir.
Mağdur eylem sırasında orada faille yüzyüze bulunmasa bile, silahla öldürmeye ya da ölümle tehdide gelen kişinin, hazır bulunan üçüncü kişiye söylediği sözler ya da silahla gerçekleştirdiği davranışlar, failin hareket ve söylemleri aynen kendisine iletildiğinde, ileride gerçekleştirilmesi veya oluşması muhtemel zarara ilişkin tehlike olgusu mağdurun zihninde belirecek ve tehdit eyleminde araç olarak kullanılan silah, mağdurda oluşacak korkuyu objektif olarak arttıracağından TCK’nın 106/2. fıkrasının da söz konusu eyleme uygulanması gerekecektir.
106/2. maddenin uygulanmasında asıl olan, silahın mevcudiyeti vasıtasıyla tehdit eyleminin yüze karşı işlenmesi değil, silah vasıtasıyla yokluğunda kullanılmış olsa bile mağdurda oluşacak korkunun kuvvetlendirilmesidir. Muhatabın olay yerinde bulunmaması, söylem ya da tehdit içeren davranışların orada bulunanlar tarafından kendisine iletilmesine engel değildir ve silahla tehdit fıkrası uygulamasının, eylemin yüze karşı gerçekleştirilmesi gerektiği gibi bir koşula bağlanmasının da yasal dayanağı bulunmamaktadır. Kişiye telefonda kendisinin tüfekle ya da tabancayla öldürüleceğinden söz edilmesi halinde silahın henüz tehdit suçunun işlenmesinde araç olarak kullanılmamış olması dolayısıyla fail 106/2. madde hükmü uyarınca cezalandırılamayacak ise de, silahla mağdurun bulunduğu yere gidilip orada bulunmaması nedeniyle yüze karşı gerçekleştirilemeyen tehdit fiilinin ve zarar verilmek üzere icraya başlanılan hareketlerin tehlikesinin ciddiyeti ve mağdurda oluşturacağı korkunun, yüze karşı işlenenden daha ağır nitelikte olacağında kuşku bulunmamaktadır.
Ayrıca, 106. maddenin 2. fıkrasındaki “Birden fazla kişi tarafından birlikte ya da var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak” tehdit eyleminin yoklukta işlenmesi durumunda nitelikli tehdit suçundan sanıkların mahkumiyetine karar verilirken, sadece silahla tehdidin yoklukta işlenebilmesinin, silahın suç yerinde veya mağdurun eşyalarında “iz ve emare oluşturma gibi..” delillere bağlanmasını anlamak mümkün olamayacağı gibi, aynı maddenin uygulanmasındaki çelişkileri açıklamak da mümkün olamayacaktır.
Sanığın mağdurun yokluğunda ateş etmesi halinde silahla tehditin kabul edilmesi ne ise, ateş edilmeden işlenen tehdit eyleminin de korkutuculuğu aynı derecede ve hatta işlenme biçimine göre daha ağır nitelikte olabilir. 2. Fıkranın uygulanmasında asıl olan tehditte silahın kullanılmış olmasıdır. Silahla tehdit sırasında mağdurun evine zarar verildiyse zaten 106. maddenin 3. fıkrasına göre mala zarar vermeden de ceza verileceğinden yoklukta silahla tehdit suçunun oluşmadığından söz edilemeyecektir. Buna karşın silahla oluşturulan “iz ya da emarenin” suçun unsuru olarak öngörülmemesi karşısında, silahla yoklukta mağdurun evinin önünde ateş ederek silahla tehdit eylemini, orada bulunan boş kovanlara, duvarda oluşan ize vb delillere bağlamak, sanık kovanları alıp gittiğinde ya da kovanlar bulunamadığında ya da mala zarar verilmediğinde suçun temel halinin oluşacağını kabul etmek, tanıkların ifadelerini ve mağdura silahla sanığın gelip kendisini tehdit ettiği yönündeki anlatımlarını yeterli delil kabul etmemek veya yoklukta sadece silahı göstermek suretiyle ölümle mağduru tehdit etme halinde suçun temel halinin oluşacağını düşünmek maddenin öngördüğü suç ve nitelikli halin düzenlenme amacıyla uyuşmamaktadır. Zira, bir kimsenin evinin önünde ona yöneldiği anlaşılan biçimde havaya ateş eden kişinin eyleminin TCK’nın 170. ve 106/2. maddelerine uyduğu, ancak 44. Maddede öngörülen fikri içtima kuralları nedeniyle yoklukta dahi olsa silahla tehdit suçunu oluşturduğu Dairemizin yerleşik kabulü olarak mevcudiyetini sürdürülmektedir. İz ve emarenin ateş edilen yerde bulunan kovanlar olduğunun kabulüyle yapılan uygulamanın, kovanlar bulunamadığında ya da kaybolduğunda mağdurun bu eylemden haberi olsa bile tehdidin silahla olmadığını ve TCK’nın 106/1. Maddesi uyarınca cezalandırmayı gerektirdiğini düşünmek, kendi içinde çelişkili ve kamuyu tatmin etmeyen ceza uygulamalarına yol açacaktır.
Nitekim Yargıtayın yerleşik uygulaması, son zamanlar dışında, 765 sayılı Kanun döneminden beri yoklukta silahla tehditin oluşabileceği yönündeki kabul üzerinden sürdürülmektedir.
Bu nedenlerle Mahkemenin kabulünün yerinde olduğunu ve eylemin yoklukta silahla tehdit suçunu oluşturduğunu düşündüğümden eylemin, 106/1. fıkra hükmüne uyduğu gerekçesiyle verilen bozma kararına ve sayın çoğunluğun düşüncesine katılamıyorum.
Silahla Tehdit Suçu – Ölümle Tehdit Suçu – Uzlaştırma
4. Ceza Dairesi 2020/564 E. , 2020/5105 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Silahla tehdit, hakaret, yaralama, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, suça sürüklenen çocuğun uzlaşmaya tabi olmayan silahla yaralama suçu ile silahla tehdit suçunu, TCK 106/1.1 cümlesi kapsamındaki tehdit suçundan farklı tarihte işlemiş olması nedeniyle uzlaşma hükümlerinden yararlanabileceği değerlendirilerek dosya görüşüldü:
1-Suça sürüklenen çocuk hakkında yaralama ve hakaret eylemlerinden kurulan kararlarda öngörülen cezaların nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükümlerin temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca suça sürüklenen çocuk … müdafiinin TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,
2-Suça sürüklenen çocuk hakkında silahla tehdit ve tehdit eylemlerinden kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyizinde ise;
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak;
a-Sanığın katılan …’a yönelik silahla tehdit ve iki gün sonra gerçekleştirdiği ölümle tehdit eylemini aynı nedenle ve aynı suç işleme kararı kapsamında, gerçekleştirmesi karşısında, silahla tehdit suçundan bir kez belirlenen cezasından, TCK’nın 43/2. maddesi uyarınca arttırım yapılması gerektiği gözetilmeden, silahla tehdit ve tehdit eyleminden iki ayrı hüküm kurulması,
B-Ölümle tehdit suçu yönünden;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
c-Silahla tehdit suçundan uzlaşmaya varılması halinde sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanmayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
d-Suça sürüklenen çocuğun sabıkasında görülen ilamların hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin olması, CMK’nın 231/8. maddesine 6545 sayılı Yasanın 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi eklenmiş ise de, suç tarihi itibariyle adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair ilamların engel oluşturmaması karşısında, CMK’nın 231/6. maddesi uyarınca, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılmadan, yeterli olmayan gerekçeyle, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10/03/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Silahla Tehdit – Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması – Erteleme
4. Ceza Dairesi 2016/1299 E. , 2020/2254 K.”İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Konut dokunulmazlığını ihlal, silahla tehdit, tehdit
HÜKÜMLER : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
A-Sanık hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik temyizde;
Sanığa yükletilen cebir veya tehdit kullanmak suretiyle konut dokunulmazlığını ihlal eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı, Anlaşıldığından, sanık …’ın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
B-Diğer suçlara yönelik temyize gelince;
1-Sanık …’ın mağdurlar …, Nejla ve Nurhayat’a yönelik ölümle tehdit eyleminde bulunduğu ve eline aldığı bıçak ile mağdurlara yönelik tehdit eylemini devam ettirdiğinin anlaşılması karşısında; eylemin bir bütün halinde bir suç işleme kararının icrası kapsamında birden fazla kişiye karşı tek bir eylemle zincirleme şekilde silahla tehdit suçunu oluşturup oluşturmayacağı yeterince açıklanıp tartışılmadan yetersiz gerekçeyle sanık hakkında silahla tehdit ve zincirleme tehdit suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulması,
2-Kabule göre de;
a-İddianame anlatımından, sanık … hakkında mağdur …’ya yönelik tehdit suçundan dava açıldığı, mağdur …’ye yönelik silahla tehdit suçundan dava açıldığı ve bu suçtan hüküm kurulduğu, mağdur …’ye yönelik ayrıca tehdit suçundan açılmış bir dava da bulunmadığı gözetilmeksizin, iddianamedeki eylem ile bağlılık kuralı dikkate alınmayıp, mağdur …’ya yönelik tehdit suçundan hüküm kurulmadan, dava açılmayan mağdur …’ye yönelik tehdit suçundan sanık … hakkında mahkumiyet kararı verilerek, CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması,
b-Suç tarihi itibariyle sabıkasının silinme şartları oluşan sanık hakkında, tehdit suçundan dolayı giderilmesi gereken maddi zararın da olmadığı gözetilerek, daha önce kasıtlı suçlardan mahkumiyetinin olması nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve erteleme hükümlerine yer olmadığına karar verilmesi,
c-Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin kararının gözetilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık …’ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, karşı temyiz olmadığından, (B-1) nolu bozma yönünden 1412 sayılı CMUK’nın 326/son. maddesi gereği ceza süresi yönünden kazanılmış hakkın gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 03/02/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.