Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma Davası
Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma, özel bir boşanma türü olarak düzenlenmiştir.
Türk Medeni Kanunu‘nun (TMK) 163. maddesine göre, eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler ve bu nedenle, bu kişiyle birlikte yaşamak diğer eşten beklenemez hale gelirse, bu durumda diğer eş her zaman boşanma davası açabilir. Bu makale, 163. madde kapsamında nelerin küçük düşürücü suç olarak kabul edildiğini ve bu durumlarda boşanma davası açma sürecinin nasıl işlediğini inceleyecektir.
Ana hatlarıyla, küçük düşürücü suç işlemek şeklindeki eylemler sonucunda diğer eşin toplum içindeki saygınlığının zedelenmesi, haysiyetinin incinmesi gibi durumlar söz konusu olabilir. Peki bu durumlar nasıl kanıtlanabilir ve bu durumda açılacak boşanma davasının süreci nasıl işler? Bu soruların yanıtlarını makalemizin devamında bulabilirsiniz.
Yasal Düzenleme : TMK. 163
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 163. maddesi:
III. Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme
Madde 163 – Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.
şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin Gerekçesi:
Madde 163 – Yürürlükteki Kanunun 131 inci maddesini karşılamaktadır. Maddedeki “terzil edici cürüm” kavramı yerine “küçük düşürücü suç” kavramı kullanılmıştır. Bu kavram hem yüz kızartıcı hem de bu nitelikte olmayan diğer cürümleri kapsar mahiyette geniş bir kavramdır. Yürürlükteki maddede “terzil edici cürüm” işleme mutlak bir boşanma sebebi, buna karşılık haysiyetsiz hayat sürme nisbi bir boşanma sebebi olarak düzenlenmiştir. Bir başka ifadeyle terzil edici cürüm de çekilmezlik şartı aranmadan boşanmaya hükmedilebildiği hâlde, haysiyetsiz bir yaşam sürme hâlinde bu durum tek başına boşanma için yeterli olmayıp, bu sebeple eşler için birlikte yaşama çekilmez hâle gelmiş olmalıdır. Değişiklik sonucu her iki sebep de nisbi boşanma sebebi hâline getirilmiştir. Buna göre ister küçük düşürücü suç işlenmiş olsun, ister haysiyetsiz bir hayat sürülmüş olsun, boşanmaya hükmetmek için bu durumların diğer eş için birlikte yaşamayı çekilmez hâle getirmesi zorunlu olacaktır.
Genel Olarak Küçük Düşürücü Suç İşleme Sebebiyle Boşanma:
Sadece Türk Hukukunda değil, birçok hukuk sistemine göre, bir eşin “küçük düşürücü bir suç” işlemesi (örneğin, cinsel istismar gibi) genellikle boşanma için yeterli bir neden olarak kabul edilir. Bu tür eylemler sadece suçlu olan eşi değil, aynı zamanda eşi ve aile üyeleri üzerinde de olumsuz etkilere sahip olabilir.
Bu tür durumlar, diğer eşin saygınlığını, sosyal statüsünü ve psikolojik sağlığını etkileyebilir. Eğer bu tür bir suç, eş tarafından işlenmişse, diğer eşin bu evliliği sürdürmek istememesi genellikle anlaşılır bir durumdur. Özellikle suç kamuoyuna açıklandığında, bu durum diğer eş için toplumda aşağılanmaya veya saygınlığına zarar verecektir. Dolayısıyla böyle bir durumda diğer eşin, böyle bir eylemi gerçekleştirmiş kişiyle evlilik ilişkisini devam ettirmek istememesi, boşanmak istemesi gayet doğal bir durumdur.
Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma Davasının Özellikleri:
Özel bir kanun maddesi ile düzenlenmiş bulunan ve boşanma sebebi sayılan Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma davasının bazı özellikleri vardır. Bu özellikleri sıralayacak olursak;
Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma, Kusura Dayalı Bir Boşanma Nedenidir:
Kusura dayılı ifadesinden anlaşılması gereken husus, eylemi gerçekleştiren kişinin ayırt etme gücüne sahip olmalıdır. Yani eylemi gerçekleştiren kişi, akıl hastası olmamalıdır. Yaptığı eylemin sonuçlarını algılayabilmesi gerekmektedir. Mesela akıl hastası bir eşin küçük düşürücü bir suç işlemesi halinde “Küçük Düşürücü Suç Nedeniyle Boşanma Davası” değil, bunun yerine Türk Medeni Kanunu 165.maddesinde düzenlenen “Akıl Hastalığı Nedeniyle Boşanma Davası” açması gerekir.
Bir başka deyişle kusur yok ise, ortada Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma nedeni de yoktur.
Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma, Nisbi Bir Boşanma Nedenidir.
Nisbi boşanma sebebi, dava açmak isteyen eşin, diğer eşin işlediği bu suç nedeniyle artık bu evlilik birliğini yürütemeceyek hale gelmesi; evlilik birliğinin, diğer eş ile birlikte yaşamanın, aynı çatı altında yaşamanın çekilmez hale gelmesi gerekmektedir. Bu durum hakim tarafından da tespit edilmelidir.
Dolayısıyla örneğin her iki eş birlikte hırsızlık eylemi gerçekleştirmiş ise ya da dolandırıcılık suçunu beraber gerçekleştirmiş ise bu durumda bir eşin ben bu adam ya da kadın ile artık beraber yaşayamam, bu evlilik benim açımdan çekilmez hal aldı diyemez.
Özetlemek gerekirse sadece küçük düşürücü suçun işlenmesi yeterli olmayıp, aynı zamanda bu nedenle evlilik birliğinin diğer eş açısından çekilmez hal alması koşullarının bir arada gerçekleşmesi gerekir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2009/16080 Esas ve 2010/17409 karar sayılı 21/10/2010 tarihli kararında bu hususu,
Dava, davalının küçük düşürücü suç işlemesi sebebiyle boşanmaya ilişkindir. Yürürlükten kaldırılan Türk Kanunu Medenisindeki düzenlemeden (md.131) farklı olarak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, küçük düşürücü suç işlemeyi mutlak boşanma sebebi olmaktan çıkarmış, bu sebepten ötürü suç işleyenle birlikte yaşaması davacı eşten beklenmeyecek derecede evliliğin çekilmez hale gelmiş olmasını da aramıştır (md.163). O halde, küçük düşürücü suç işlenmesi tek başına boşanma kararı verilmesi için yeterli olmayıp, bu sebeple onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemez derecede çekilmez hale gelmiş olması koşulu da gerçekleşmiş olmalıdır. ….. eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
şeklindeki kararı ile vurgulamıştır.
Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma, Özel Bir Boşanma Sebebidir:
Bazen tek bir nedenden değil bir çok nedenden dolayı boşanma davası açılabilir. Örneğin ekonomik şiddet uygulayan, fiziksel şiddet uygulayan, evi, eşi ve çocukları ile ilgilenmeyen bir eşe karşı aynı zamanda işlediği küçük düşürücü suç nedeniyle dava açılabilir.
Böylesi bir durumda hem küçük düşürücü suç işleme nedenine dayalı hem de evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı dava açılmış olur. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı boşanma genel bir boşanma nedeni olup, mahkemece öncelikle özel boşanma sebebi olan Küçük Düşürücü Suç işleme nedenine dayalı boşanma davası açısından bir inceleme ve değerlendirme yapılmalıdır.
Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma Davası Açılabilmesi için Gerekli Şartlar
Türk Medeni Kanunu’nun 163. maddesi, küçük düşürücü bir suç işleyen eşe karşı, diğer eşin boşanma hakkına sahip olduğunu belirtmektedir. Ancak, bu hakkın kullanılabilmesi için bazı koşulların sağlanması gerekmektedir:
1. Suç Küçük Düşürücü Bir Suç Olmalıdır
Türk Medeni Kanunu m. 163 hükmüne göre, boşanmaya neden olabilecek bir suçun küçük düşürücü, yani terzil edici veya yüz kızartıcı nitelikte olması gerekmektedir. Bu hüküm, suçun ciddiyetini ve eşler arasındaki ilişkiyi derinden etkileyip etkilemediğini belirlemek için kullanılır. Öyle ki, yüz kızartıcı olmayan suçlar, yani yaralama, mala zarar verme veya trafik güvenliğini tehlikeye atma gibi suçlar, bu madde kapsamında boşanma nedeni olarak kabul edilmezler. Dolayısıyla, bu hüküm, suçun ciddiyetine ve eşlerin birlikteliklerini sürdürme konusundaki beklentilerine göre değerlendirilmesini gerektirir.
Küçük düşürücü suç, kişinin toplum içindeki saygınlığını, onurunu ve haysiyetini zedeleyen suçlardır. Bu suçlar, genellikle ahlaka aykırı hareketler, yüz kızartıcı suçlar ve toplum tarafından kabul edilemez davranışlar olarak kabul edilir.
Türk Ceza Kanunu‘nu incelerken, 5237 sayılı yasa metninde, suçların küçük düşürücü veya yüz kızartıcı olarak sınıflandırıldığını göremezsiniz. Ceza Yasamız suçları, hangi temel değerlere karşı işlendiğine göre bir düzenleme yapmıştır. Bu değerler, örneğin; hayata karşı, topluma karşı, adliyeye karşı veya malvarlığına karşı gibi kategoriler şeklinde sınıflandırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası‘nda ise Milletvekilliği Yeterliliği başlıklı 76. maddesinde bir cümle halinde bazı yüz kızartıcı suçlardan bahsedildiğini görmekteyiz.
“…..zimmet, ihtilas, irtikap, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye
kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlarla….”
Ancak takdir edersiniz ki yüz kızartıcı (küçük düşürücü) suçlar Anayasa’nın 76. maddesinde sayılanlardan ibaret de değildir.
Ceza Kanunlarında yüz kızartıcı suçların hangileri olduğu konusunda bir bilgi olmaması ve Anayasa da sadece bir kaç tane suçun yüz kızartıcı olduğuna dair örnekler vermesi karşısında hangi suçların yüz kızartıcı olduğu konusunda başvuracağımız kaynakların başında Yargı kararları yer almaktadır.
Küçük Düşürücü (Yüz Kızartıcı) Suçlar:
Yargıtay aşağıdaki suçlar ile ilgili olarak “Yüz Kızartıcı Suç Niteliğinde” olduğuna dair karar vermiştir. Bu suçları sıralayacak olursak;
- Hırsızlık Suçu
Davacı Türk Medeni Kanununun 166/1. maddesine dayanan şiddetli geçimsizlik yanında Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde öngörülen suç işleme nedenine dayanarak da boşanma isteminde bulunmuştur. Toplanan delillerden davalının hırsızlık suçu işlediği ve bu suçtan mahkum olduğu, işlenen suçun küçük düşürücü suçlardan olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple birlikte yaşanması diğer eşten beklenemez hale gelmiştir. Davacının Türk Medeni Kanununun 163. maddesine dayalı davasının kabulüne karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Tarih: 14/03/2013, Esas No:2012/19722, Karar No: 2013/6974 )
- Dolandırıcılık Suçu
- Kasten Öldürme Suçu
Yargıtay bir çok kararında kasten öldürme suçunun küçük düşürücü bir suç olduğuna karar vermiştir.
Davacı kadın, kocasının adam öldürme suçu nedeniyle mahkum olduğunu beyanla Türk Medeni Kanununun 163.maddesi uyarınca boşanma talebinde bulunmuştur. ….Türk Medeni Kanununun 163.maddesi uyarınca kocanın adam öldürmesi davacı kadını küçük düşürücü bir suç olduğu, bu nedenle birlikte yaşamanın kadından beklenemeyeceği, bu durumdaki eş tarafından her zaman boşanma davası açabileceği, davacı kadının eşini affettiğine dair de herhangi bir delil bulunmadığı göz önüne alınarak boşanma davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Tarih: 10/06/2010, Esas No: 2009/10161, Karar No: 2010/11493 K.)
- Fuhuş,
- Cinsel Suçlar (Cinsel Saldırı, Cinsel İstismar, Cinsel Taciz Suçları)
- Uyuşturucu Madde Ticareti Suçu
Toplanan delillerden davalı kocanın 1984 yılından beri suç işleyip, belli aralıklarla hapishaneye girip çıktığı, son olarak 5.7.2005 tarihinde uyuşturucu ticareti yapmak suçundan 12 yıl hapis cezasına mahkum edilip, cezanın da infazına başlandığı, bu haliyle işlenen suçun davacı kadın yönünden birlikte yaşamayı çekilmez hale getirdiği sabit olup, davanın kabulüne karar verilecek yerde, yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Tarih: 23/02/2010, Esas No: 2009/1300, Karar No: 2010/3299 K.)
- Evrakta Sahtecilik Suçu
- Alenen Hayasızca Hareketler (Türk Ceza Kanunu 225. maddesi)
- Müstehcenlik Suçu (Türk Ceza Kanunu 226. maddesi)
- Hileli İflas ( Türk Ceza Kanunu 161. maddesi)
- İhaleye fesat karıştırma (Türk Ceza Kanunu 235. maddesi)
- İftira Suçu (Türk Ceza Kanunu 267. maddesi)
Bir suç olarak iftira ile halk arasında kullanılan iftira arasında farklar vardır. İftira suçu ciddi sonuçları olan yüz kızartıcı bir suçtur.
- Suç Uydurma Suçu (Türk Ceza Kanunu 271. maddesi)
- Yalan Tanıklık Suçu (Türk Ceza Kanunu 272. maddesi)
Yargıtay vermiş olduğu kararlarda bu suçları yüz kızartıcı suç olarak yani küçük düşürücü suç olarak değerlendirmiştir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken her bir suçun kendi olay örgüsü içerisinde, yani somut olayda suçun küçük düşürücü bir suç olup olmadığı ayrıca değerlendirilmesi gerekir.
2. İşlenen Suç Kasıtlı Bir Suç Olmalıdır.
Bir suç ya kasten (kasıtlı) ya da taksirle işlenebilir. Türk Medeni Kanunu 163. maddesinde düzenlenen Küçük Düşürücü Suç Nedeniyle Boşanma davası açılabilmesi için kasten işlenen bir suçun bulunması zorunludur. Örneğin, bir trafik kazası sonucunda birden fazla kişinin ölümüne sebebiyet veren kişi, Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme suçu işlemiştir. Ortada kasten işlenen bir suç bulunmadığından bu nedene dayalı bir boşanma davası açılamaz.
3. Suç Tarihi : Suç Evlendikten Sonra İşlenmiş Olmalıdır.
Türk Medeni Kanunu 163. maddesi uyarınca boşanabilmek için işlenen suçun tarihinin evlenme tarihinden sonra olması zorunludur. Çünkü kanun maddesindeki ifade evlenme tarihinden sonra gerçekleşen ve küçük düşürücü bir suçu belirtmektedir.
Yargıtay‘ın görüşü de bu yöndedir.
Dava, Türk Medeni Kanununun 163. maddesinde yer alan suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme hukuksal sebebine dayalı boşanma istemine ilişkindir. Türk Medeni Kanununun 163. maddesi hükmüne göre boşanma kararı verebilmek için suç teşkil eden eylemin evlendikten sonra işlenmiş olması gerekir. Yapılan yargılama ve toplanan delillerden tarafların davalının işlediği suç tarihinden sonra evlendikleri anlaşılmaktadır. Bu halde Türk Medeni Kanununun 163. maddesine dayalı boşanma kararı verilebilmesi için gerekli olan “işlenen suç nedeniyle diğer eş için birlikte yaşamanın beklenemez hale gelmesi” koşulu gerçekleşmediğinden davacının davasının reddine karar vermek gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, Tarih: 27/06/2018, Esas No: 2016/20524, Karar No: 2018/8173)
dolayısıyla evlenmeden önce işlenen suçlar nedeniyle “Küçük Düşürücü Suç İşleme Sebebiyle Boşanma Davası” AÇILAMAZ!
Eşin Böylesi Bir Suçu İşlediği Evlendikten Sonra Öğrenilirse?
Evlenmeden önce işlenmiş olan bir suçun işlendiği evlendikten sonra öğrenilmişse, bu gibi hallerde boşanma davası değil, “evlenmenin iptali” davası açılabilir.
Bunun yanı sıra, TMK m. 166/1 hükmüne göre evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanılarak da dava açılabilir . Örneğin bir ilkokul öğretmeni olan eş, kocasnın evlenmeden önce çocuk istismarı suçunu işlediğini evlilik sonrasında öğrenmişse, bu durum kadın açısından mesleğine büyük bir zarar verir ve bunun sonucu olarak evlilik birliği temelinden sarsılabilir.
(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 11/03/2014 T., 2014/3704 E., 2014/5431 K.)
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davanın Türk Medeni Kanununun 163. maddesi uyarınca, açılan “küçük düşürücü suç işleme” nedenine dayalı bir boşanma davası olduğu, davalı kocanın işlediği iddia edilen suçların suç tarihlerinin ….. önceki tarihlere ait olduğu, Türk Medeni Kanununun 166/1-2. maddesi yönünden de davacı tarafından her hangi bir delil sunulmadığı ve iddiasının kanıtlanamadığının anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
4. Suçun Bir Kez İşlenmiş Olması Yeterlidir
Bir eşin küçük düşürücü bir suç işlemesi, boşanma kararının verilmesi için yeterli bir gerekçe oluşturabilir. Bu durumda, aynı suçun tekrarlanması veya başka bir küçük düşürücü suçun işlenmesi gibi durumlar zorunlu veya gerekli değildir. Bu noktada, suçun tek seferde işlenmiş olması bile hukuki çerçevede boşanma için yeterli bir neden sayılmaktadır.
Davalının, on iki yaşında bir kız çocuğuna cinsel tacizde bulunduğu, suçu sabit görülerek bundan dolayı ceza aldığı yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Mahkemece, “davalının bu suçu bir kere işlemiş olmasının tek başına boşanmaya neden olmayacağı vicdani kanaatine varıldığı, bu durumun evliliği diğer eş bakımından çekilmez hale getirdiğinin ispatlanması gerektiği, bu yolda delil getirilmediği” gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Dava Türk Medeni Kanununun 163’üncü maddesinde yer alan “küçük düşürücü suç işleme” sebebine dayanılarak açılmıştır. İşlenen suçun niteliğine göre davacının dava açması karşısında onunla birlikte yaşaması kendisinden beklenemeyeceği açık ve tartışmasızdır. Boşanma sebebi gerçekleşmiştir. Davanın kabulü gerekirken, isteğin reddi doğru görülmemiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 19/03/2015 T., 2014/20560 E., 2015/4947 K.)
5. Eşin Suçtan Dolayı Ceza Almış Olması Gerekmez
Küçük düşürücü bir suç işlendiğinde boşanma davası açılabilir mi? Evet, yasal düzenlemede, ceza mahkemesi tarafından bir ceza kararı verilmiş olmasını zorunlu kılan bir durum söz konusu değildir. Ceza yargılaması kendi özgün usulüne tabidir ve bu durum, kamu davasının açılmasının ertelenmesi, uzlaşma, ön ödeme veya hükmün açıklanmasının geri bırakılması gibi bir dizi sonuç doğurabilir. Ancak, bu durumların TMK. 163. maddesi gereğince boşanma davası açılması konusunda herhangi bir etkisi bulunmamaktadır. Aynı şekilde, eğer suçtan dolayı şikayetçi olunmuşsa ve daha sonra vazgeçilmişse, bu durum da boşanma davasının açılmasını engelleyici bir etkiye sahip değildir.
Örneğin cinsel saldırı suçunun basit hali (TCK m. 102/1) şikayete tabi olup, mağdurun şikayetten vazgeçmesi, eşin boşanma davasının açılmasına engel teşkil etmez. Hatta söz konusu suçtan soruşturma başlatılması dahi zorunlu değildir. Eşinin cinsel saldırı suçunu işlediğini öğrenen, buna karşılık mağdurun şikayetçi olmaması nedeniyle adliyeye intikal etmeyen bir olaydan ötürü boşanma davası açılması mümkündür.
6. Küçük Düşürücü Suç İşleme Nedeniyle Boşanma Davası Açmak İçin Süre:
Küçük düşürücü suç işleme sebebiyle boşanma davası açmanın belirli bir zaman kısıtlaması bulunmamaktadır. Bu durum, bir örnekle daha net anlaşılabilir: Bir eşin, diğer eşine cinsel saldırı suçu isnat edildiği durumlarda, suçlamaların doğruluğundan emin olmak için ceza davasının sonuçlanmasını bekleyebilir. Bu süreç, örneğin 5 yıl sürebilir ve eğer dava sonucunda suçlu bulunulursa, bu durumda boşanma davası açma hakkı doğar.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken husus; her ne kadar bu davayı açmak için bir süre sınırlaması bulunmamakta ise de, suçluluğu sabit olan eşe karşı yıllar sonra bu adımın atılması, birlikte yaşamanın davacı eş için kabul edilemez olduğunu ifade etme gücünü zayıflatabilir.
Bu, nasıl olur? Eğer uzun bir süre geçtikten sonra dava açılıyorsa, bu durum genellikle birlikte yaşamanın davacı eş için artık çekilmez hal niteliğinde kabul edilmeyebilir.
Birlikte Yaşama Diğer Eşten Beklenemez Olmalıdır.
Boşanma kararının alınabilmesi için küçük düşürücü bir suç işlenmiş olması tek başına yeterli değildir. Bu suçun işlenmesi sonucunda, eşlerin birlikteliğinin devam ettirilmesi diğer eşten makul bir şekilde beklenemez hale gelmiş olmalıdır. Bu durumun sağlanamaması halinde, boşanma kararı verilemez.
Zira bu boşanma sebebi, nisbi bir boşanma sebebidir.
Bu itibarla; eşlerin birlikte bir suç işlemeleri ya da suç işlendikten sonra evlilik birliğini uzun süre sürdürmeleri gibi durumlarda, diğer eşin küçük düşürücü suçla ilgili eşini affettiği ya da en azından bu durumu hoşgörü ile karşıladığı varsayılır. Bu koşullar altında, evlilik birliğinin bu suç nedeniyle çekilmez bir hale gelmediği kabul edilir. Dolayısıyla, bu durumda boşanma davası reddedilir. Ancak, bu durumların hiçbiri söz konusu değilse ve evlilik birliği çekilmez hale gelmişse, boşanma kararı verilebilir.