Facebook’ta İşverene Hakaret
Facebook ortamında eski işverene hakaret edilmesi halinde açılacak manevi tazminatta görevli mahkeme hangisidir ?
İşçi ile işveren uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin hükümler İş Kanunu’nda düzenlenmiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 1/II. Maddesinde
MADDE 1 – Bu Kanunun amacı işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir.
Bu Kanun, 4 üncü maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.
İşyerleri, işverenler, işveren vekilleri ve işçiler, 3 üncü maddedeki bildirim gününe bakılmaksızın bu Kanun hükümleri ile bağlı olurlar.
Hükmüne yer verilmiştir. Kanunda belirtilen istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, işveren, işveren vekilleri ile işçilerine uygulanacağı açıkça belirtilmiştir.
Peki iş sözleşmesi öyle ya da böyle feshedilmiş bir işçi, fesih nedeniyle ya da çalıştığı döneme ilişkin bir olay sebebiyle, işveren aleyhinde facebook ya da diğer sosyal medya yoluyla hakaret, tehdit benzeri bir eylem gerçekleştirmesi halinde işveren hangi mahkemede dava açacaktır?
İşte bu makalemizin konusu hangi mahkemenin görevli olduğu hususudur.
Bilindiği üzere hukuk sistemimizde, hukuki uyaşmazlığı çözüme kavuşturan mahkemeler arasında bir görev ayırımı vardır. Hangi tür davalara hangi mahkemenin bakacağı hususu kanunlar ile düzenlenmiştir.
Genelde göreve ilişkin kanun hükümleri Hukuk Muhakemeleri Kanunu’muzda belirtilmiştir. Ancak bazen özel yasalarda belirli uyuşmazlıklara hangi mahkemelerin bakacağı özel olarak belirlenmiştir.
Göreve ilişkin kanun hükümleri kamu düzenindendir. Bunun iki temel sonucu vardır. Tarafların bir itirazı olmasa da mahkeme hakimi doğrudan, kendiliğinden kendi mahkemesinin görevli olup olmadığını tespit etmek zorundadır. Eğer önüne gelen dava konusu uyuşmazlık kendi mahkemesinin görev alanına girmiyor ise derhal ve kendiliğinden görevsizlik kararı vermek ve görevli mahkemeyi belirtmek zorundadır.
Görev ilişkin hükümlerin kamu düzeninden olmasının diğer önemli sonucu kesin olmasıdır, . Yani her iki taraf (davacı ile davalı) mahkemenin görevi konusunda hemfikir olsalar da, görev konusunda bir anlaşma yapmış olsalar da görevli mahkemeyi değiştiremezler.
Davacı tarafından hataen ya da kasten görevsiz mahkemede dava açmış, davalı da bu hususa itiraz etmemiş olsa da mahkeme hakimi fark etmemiş olsa da üst derece mahkemesi tarafından fark edilmesi halinde bu husus istinafta kaldırma, temyizde ise bozma sebebi olarak kabul edilecektir.
Konumuza gelecek olursak, normal şartlarda işçi ile işveren arasındaki olaylarda kural olarak 4857 sayılı İş Kanunu uyarınca görevli mahkeme İş mahkemesidir. Çünkü bu dönemde işveren ile işçi arasında İş kanunu uyarınca bir iş sözleşmesi ve sözleşmesel ilişki bulunmaktadır. Bu sözleşmesel ilişki devam ettiği süre boyunca cereyan eden tüm uyuşmazlıklara kanunda sayılan istisnalar dışında görevli mahkeme İş Mahkemesi olacaktır.
Ancak iş sözleşmesinin sona ermesinden sonra bir başka deyişle iş sözleşmesinin feshinden sonra kişiler arasındaki ilişki artık sözleşmesel ilişki olarak kabul edilemez. Dolayısıyla tazminata konu olayın gerçekleştiği tarih nazara alındığında, olay tarihi itibariyle iş sözleşmesi feshedildiğinden ve sözleşmesel ilişki bulunmadığından genel mahkemeler görevli olacaktır.
Manevi tazminata ilişkin olarak genel mahkemeler görevli olduğundan Asliye Hukuk Mahkemeleri uyuşmazlığı çözmekle görevli mahkemedir.
Aşağıda bu hususa ilişkin Yargıtay 20. Hukuk Dairesi’nin 2015/15046 Esas ve 2016/1397 karar sayılı 09/02/2016 tarihli kararını sunmaktayız.
“Dava, manevi tazminat istemine ilişkindir.
İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesince, taraflar arasındaki ilişkinin hizmet sözleşmesine dayalı olduğu, hizmet sözleşmesinden kaynaklanan uyuşmazlıklara iş mahkemesince bakılması gerektiği gerekçesi ile görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
İstanbul 5. İş Mahkemesince ise, kişilik haklarına saldırı iddiasına ilişkin olayların, iş ilişkisinin sona ermesinden sonra gerçekleştiği gerekçesiyle karşı görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.
4857 sayılı İş Kanununun 1/2. maddesinde “Bu Kanun, 4. maddedeki istisnalar dışında kalan bütün işyerlerine, bu işyerlerinin işverenleri ile işveren vekillerine ve işçilerine faaliyet konularına bakılmaksızın uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre bir davanın İş Mahkemesinde görülebilmesi için taraflar arasında işçi ve işveren ilişkisinin bulunması ve uyuşmazlığın bu ilişkiden kaynaklanması gerekmektedir.
Somut olayda ise davacı vekilinin, davalının davacıya ait büroda bir süre çalıştığı, iş akdinin feshinden sonra davalının davacıya karşı işçilik alacakları nedeniyle dava açtığı, davada davacının işyerinde çalışan personelin ifade vermesinden sonra davalının facebook hesabından davacıya hakaret ederek manevi olarak üzüntü duymasına sebep olduğu iddasıyla uğranılan manevi zararın tazminini talep etmektedir.
Bu durumda, manevi tazminata neden olarak ileri sürülen olayların taraflar arasındaki hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra gerçekleştiği, dolayısıyla taraflar arasında hizmet sözleşmesi bulunmadığı ve taraflar arasında akdedilen iş sözleşmesi ve iş ilişkisinden bağımsız, tamamen haksız fiil iddiasına dayalı olarak açılmış bir tazminat davası olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın İstanbul 9. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.”