Aile (Boşanma) Hukuku

Eş Yakınlarının Evliliğe ve Diğer Eşe Müdahalesi

Eş Yakınlarının Evliliğe ve Diğer Eşe Müdahalesi : Eşlerin ‘başkalarına karşı koruma yükümlülüğü

Evlilik akti ile birlikte eşler, birbirlerine destek olmak ve birbirlerini koruyup ve kollama yükümlülüğünü üstlenirler.

Bu yazımızda eşlerin birbirlerini başkalarına karşı koruma yükümlülüğünden bahsedeceğiz. Evet evliliğin belki de önemli konularından bir tanesi de eşlerin üçüncü kişilere karşı birbirlerini korumaları ve kollamalarıdır. Diğer üçüncü kişilerin haksız tutum ve davranışlarına karşı koruma yükümlülüğü aynı zamanda eş yakınlarının, diğer eşe karşı haksız ve tutum davranışlarına karşı da bulunmaktadır. Bu husus bugün boşanma davalarının büyük bir kısmının konusunu oluşturmaktadır.

İçinde bulunduğumuz toplum örf ve adetleri, sıkı akrabalık bağları kimi zaman eşleri karşı karşıya getirmektedir. Toplumun geleneksel yapısı itibariyle kimi zaman eş yakınları diğer eşe ve evliliğe müdahale etme hakkına sahip olduğunu düşünmektedirler. Bu durum ise kimi zaman diğer eşe karşı haksız tutum ve davranışlar şeklinde yansımaktadır.

Bilindiği üzere akrabalık (hısımlık), doğuştan kan bağı ile oluştuğu gibi evlenme ile birlikte kayın hısımlığı şeklinde de ortaya çıkmaktadır.

İşte eşlerin birbirlerini, gerek akraba gerekse diğer üçüncü kişilerin mevcut ya da muhtemel haksız davranış ve tutumlarına karşı koruması, kollaması ve bu yönde elinden geleni yapması “başkalarına karşı koruma yükümlülüğü” olarak hukuk uygulayıcıları ve Yargıtay tarafından bir yükümlülük olarak kabul edilmektedir.

Boşanmaya sebebiyet veren olaylarda kusurlu davranışları “aktif davranışlar” ve “pasif davranışlar” olmak üzere ikiye ayırmaktayız. Aktif davranışlar genelde yapılmaması gerekirken yapılan ve kusurlu sayılan davranışlar iken pasif davranışlar derken yapılması gerekirken yükümlülüklerin yerine getirilmemesi şeklindeki davranışlardır.

Diğer eşe gerek kan hısımlarının gerekse kayın hısımlarının fiziksel, duygusal, sosyal, ekonomik ve cinsel şiddete karşı koruması gereken eş, pasif davranırsa bu takdirde “başkalarına karşı koruma yükümlülüğü”nü ihlal etmiş olur ki, bu boşanma sebebidir.

Örneğin eşlerden birisinin yakınlarının, eşine ve evliliğine haksız bir şekilde müdahalesi Yargıtay tarafından boşanma sebebi olarak kabul edilmiştir.

“Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerden; mahkemece taraflara yüklenen kusurlu davranışlar yanında, ayrıca davacı-karşı davalı erkeğin, ailesinin evliliğe müdahalesine sessiz kaldığı, zaman zaman uzun süreli eve gelmeyerek birlikte yaşamaktan ve birlik görevlerini yerine getirmekten kaçındığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında, boşanmaya neden olan olaylarda davacı karşı davalı erkeğin, davalı-karşı davacı kadına nazaran daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerekir. Öyleyse, mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davalı karşı davacı kadının maddi ve manevi tazminat (TMK m. 174/1-2) taleplerinin reddine karar verilmesi isabetsiz olmuş ve bozmayı gerektirmiştir. (Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/5328 esas2018/12792 karar ve 12/11/2018 tarihli kararı)

Yine Yargıtay tarafından evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayalı açılan boşanma davasında eşin, diğer eşe yapılan cinsel tacize sessiz kalmasını boşanma sebebi olarak kabul etmiştir.

“…Yapılan soruşturma, toplanan delillerle eşini döven, kardeşinin eşini taciz etmesine tepkisiz kalan, ailesiyle birlikte oturmaya zorlayan davacının ağır kusuru yanında; eşini küçük gören ve hakaret eden davalı kadının da kusurlu olduğu ve Türk Medeni Kanununun 166/2. maddesi koşullarının gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK md. 166/l) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır”(Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2009/3641 esas 2009/5977 karar sayılı 31/03/2009 tarihli kararı)

Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
Eşlerden birisinin yakınlarının diğer eşe
Hakaret etmesi,
Dışlaması,
Fiziksel şiddet uygulaması,
Küçümseyici sözler ve tutumlar sergilemesi,
Diğer eşin ailesi hakkında kabul edilemez sözler söylemesi
Gibi davranış ve tutumlara karşı sessiz kalan, eşini koruyucu tavır içerisine girmeyen diğer eş “başkalarına karşı koruma yükümlülüğü”nü yerine getirmemiş olup boşanma sebebi olarak kabul edilmektedir.

İlgili Makaleler

3 Yorum

  1. ‘başkalarına karşı koruma yükümlülüğü’ kavramı tam olarak hangi Yargıtay kararında geçiyor? Mazur görün aradım ama bulamadım esas-karar numarası yazabilir misiniz?

    1. Merhaba,
      Yazımız içerisinde iki örnek Yargıtay Kararı ve bu karar altında kararın künyesi mevcut.
      Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2018/5328 esas2018/12792 karar ve 12/11/2018 tarihli kararı
      Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2009/3641 esas 2009/5977 karar sayılı 31/03/2009 tarihli kararı
      iyi günler ve esenlikler dilerim.

      1. ben şimdi tam anlayamadım, eşimin (kadın) ailesi tarafından evliliğime karışılıyor ve etkileniyorsa ve ben buna bağlı boşanma talebi verirsem ve eşime maddi tazminat ödemeyi red edersem kabul görmeyecek mi? ağır kusuru karşı tarafta olsa bile asgari hakları saklı mı kalıyor?

Av. Ali Deniz için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu